MAKALE & YORUM DETAYI
  • Tarih:  22.03.2007
  • Konu:  Kayıtdışılığın Önlenmesinde İki Öneri
  • Yazar:  Ahmet KUTSAL -   Yeminli Mali Müşavir -   Sorumlu Ortak Baş Denetçi

Uzun yıllardan beri ülkemizde ekonomik işlemlerin yarıdan fazlasının kayıt dışında cereyan ettiğine dair haberler neşredilmektedir. Daha çok Maliye Bakanlığı kaynaklı bu duyuruların dayanağının, vergi inceleme elemanlarının yıllık vergi inceleme icmal tablolarında gösterdikleri matrah farkı oranları olduğu bilinmektedir. Vergi incelemeleri sonucunda tespit edilen matrah farklarının incelenen matrahlara oranının, ülke ekonomisine teşmil edilmesi suretiyle bulunan kayıt dışı oranının sağlıklı ölçümlere dayandığı söylenemezse de, ülkemizde pek çok ekonomik işlemin ya kısmen veya tamamen kayıt dışında kaldığı bilinmektedir. Kayıt dışı ile mücadele, mevcut yük ve mükellefiyetlerin daha geniş bir taban tarafından paylaşılacağı, rekabet eşitsizliğini gidereceği için kayıt altındaki işletmeler tarafından da desteklenmektedir. Ancak bu mücadele, yapısal tedbir ve politikaların bir bütünlük içerisinde, birbirini tamamlayan parçaların dinamik bir süreç yönetimi altında uygulanması ile etkili olacaktır. Aksi halde rekabet eşitsizlikleri, süreci kayıt dışılıktan yana çalışmaya zorlamakta olduğundan, mücadelenin başarısız olması halinde kayıt altında kalmanın maliyet ve riskinin artarak, kayıt altındaki işletmelere ek yükler getireceği tepkilerine yol açılmaktadır. 

Kayıt dışına çıkışı besleyen belli başlı sebepler arasında enflasyon, yüksek oranlardaki vergi yükü ve mali mevzuatın ekonomik gerçeklere uyumsuz, karmaşık yapısı sayılabilir
Yıllarca üstesinden gelinemeyen yüksek enflasyon ortamında paranın satın alma gücünde yol açılan zafiyet, kayıtlı değer-gerçek değer tartışmalarına yol açmış olup, iktidarların böyle bir sorunu 2002 yılına kadar bir takım pansuman tedbirlerle geçiştirmeye çalışması, 1998 mali milat sisteminin çökmesine ve kayıt dışına çıkmaya daha çok meşruiyet ortamı sağlanmasına yol açmak suretiyle 1999-2001 krizlerinde önce kamunun, daha sonra da ülkenin tüm ekonomik sisteminin çökmesi tehlikesi içeren gelişmelere yol açmıştır. Bu sebeple kayıt dışı ile mücadelenin ilk şartı paranın değerinin muhafaza edilmesidir.
Paranın satın alma gücü güvenilir olsa dahi, yüksek oranlarda olduğuna inanılan vergi yükü ile kamuya transfer edilen kaynakların verimli, etkili ve yararlı hizmetlerde kullanılmadığı kanaati, kayıt dışının önemli mazeretlerindendir.
Kayıt dışında kalmaya mazeret olarak gösterilen diğer bir sebep te ekonomik hayatın gerçeklerinden kopuk ve karmaşık mevzuat yapısı sebebiyle, mevcut belge ve kayıt düzeninin kayıt altına girmeyi engellemesidir. 
Bütün bu sebeplerle oluşan kayıt dışı arenasının, mali yapıdaki bozucu etkileri dışında, kayıt dışında hak aramalarında ihkak-ı hak uygulamalarına ve çete-mafya ilişkilerine yol açarak, sosyal ve hukuki alanlarda da bozucu etkileri bulunmaktadır.
Aşağıda kayıt dışının yapısal sorunlarından ikisine önerilen çözümlere değinilmiştir.
1- 5084 Sayılı Kanunla Yol açılan Rekabet Eşitsizliğinin Giderilmesi ve Kayıt dışı İstihdam İle Mücadele İçin Yapılması Gerekenler
5084 Sayılı Kanunla ülkenin gelişmiş yörelerinde yerleştiği varsayılan işletmelerin, diğer yörelere verilen teşviklerin yol açtığı haksız rekabetlerin önlenmesi için Ücretlerin vergi ve SSK prim yükünün azaltılması ile enerji desteğinin bütün ülke düzeyinde yapılacak bir kademelendirme ile indirilmesi suretiyle;
Kayıt dışı istihdamın kayda alınması,
işyeri mali yükümlülüklerinin kısmen azaltılması suretiyle ağır vergi yükü şikâyetlerinin giderilmesi,
ücretli kesimin eline geçecek net ücretlerin artırılması suretiyle büyüme ve refah artırımından pay verilmesi,
Teşvik kanununun (Yatırımların ve istihdamın teşvikine dair 5084 sayılı kanun) belirli bölgelere uygulanmasında ki adaletsizliğin ve rekabet eşitsizliğine yol açan olumsuz sonuçların ortadan kaldırılması,
Kayıt içine alımın büyük ölçüde sağlandığı bir ortamda kayıt dışı ile etkili mücadelenin yolunun açılması, sağlanmalıdır.
Bu işlem yöntem olarak 5084 sayılı kanun kapsamının yurt çapında iller bazında yapılacak bir tasnif çalışması ile genişletilmesi suretiyle sağlanabilir.
Bu tasnif işlemi ile illerin “sosyo-ekonomik gelişmişlik kriteri” sıralaması yapılmalı ve halen en az gelişmişlik düzeyindeki illere verilen teşvik imkânları tavan kabul edilmek suretiyle kademe kademe diğer gelişmişlik düzeyindeki iller de bu imkânlardan yararlandırılmalıdır. Bu tasnif yapılırken illerin mevcut altyapıları ve potansiyeli değerlendirilerek, geliştirilmesi düşünülen ekonomik ilişkiler ve bu ilişkilere ait organizasyon yapıları da ayrı ayrı belirlenebilecektir.
Böylece yapılacak çalışmalar sonucu aşağıdaki gibi bir tablo oluşturulacaktır.

(Tablo rakamları farazidir.)

 
İller
Sosyo-ekonomik Gelişmişlik Kriteri (%)
Yatırıma Devlet Katkısı (Vergi – Prim – Enerji Desteği vb.)   (%)
1
Hakkâri
15
85
.
.
.
.
62
Kayseri
65
35
.
.
.
.
81
İstanbul
90
10
Bu tablo zaman içersinde ilçeler arasında gelişmişlik düzeyi tartışmalarını gündeme getirecek, tablo alt yapısında, iller yerine ilçelerin temel alınması suretiyle bir yandan rekabet ortamına katkı sağlanırken, diğer taraftan da gelişmişlik kriterlerinin zaman içerisinde belirgin unsurları ön plana çıkarılarak, daha sağlıklı bir tasnife kavuşturulacaktır.
 
Tablodan da görüleceği üzere sosyo-ekonomik gelişmişlik kriteri yüz puan üzerinden yüzde oranı şekline dönüştürülmüş olup, devlet desteği oranının bu orana ters orantılı olarak uygulanması önerilmektedir. Bu önerinin genel bütçe gelirleri ile SSK Prim tahsilâtında yol açacağı kayıp halen sürmekte olan kayıt dışı istidamın sebep olduğu kaçakla mukayese edildiğinde kaçağın yol açtığı kaybın daha büyük boyutlarda olduğu anlaşılacaktır. Takdir edileceği üzere, halen bu alanda ortaya çıkan ve %40’lara ulaştığı ifade edilen kayıt dışı istihdamın ¼’ünü teşkil eden %10’u kayıt altına alınsa dahi, ilave bir maliyete katlanmaksızın, kayıp telafi edileceği gibi, ilave vergi ve prim tahsilâtı bile beklenebilecektir.
2-  Genel olarak kayıt dışılığın ve kayıt dışı istihdamın inşaat sektöründeki uzantısını teşkil eden bir diğer konu bu sektörde yürütülen taşeron faaliyetleridir.
Vergi mevzuatımızda öteden beri ıslah edilemeyen ve ülke koşulları dikkate alınmadığı için bu güne kadar yapılan mevzuat düzenlemeleri ile çözüm bulunamayan inşaat sektöründe taşeron çalıştırılması halinde müteahhit ve işverenler ile bunların alt taşeronlarının inşaat işlerine ait belge ve kayıt düzeninin sağlanması için yapılması gereken mevzuat düzenlemesine ait önerimiz aşağıda sunulmuştur.
Bu düzenleme şekli ile
İnşaat yaptıran işveren veya müteahhit firma ile bu işin ara bölümlerini üstlenen alt taşeronların kayıt dışılıktan doğan ticari ve mali sorunları çözümlenecektir.
İnşaat maliyetlerinin önemli bir unsuru olan taşeron maliyetleri kayıt altına alınacağı için gayrimenkul satışlarının gerçek bedellerden işlem görmesi sağlanacaktır.
Taşeron tarafından çalıştırılan işçilerin kayıt altına alınmasını teşvik edeceği için iş ve sosyal güvenlik mevzuatı ihlalleri sona erecektir.
Diğer taraftan önerilen yöntemle, gerek yapılacak stopaj tutarları, gerekse kayıt altına alınacak istihdam ve tapu harcı gibi dolaylı yollarla devlet bütçe gelirlerine ciddi katkılar sağlanacaktır.
Önerilen mevzuat değişikliği aşağıdaki gibidir.
“193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 94. Madde 3 ncü bendi aşağıdaki gibi değiştirilmiştir. 
3.
a) 42 nci madde kapsamına giren işler dolayısıyla bu işleri yapanlara (kurumlar dahil) ödenen istihkak bedellerinden (%3), 
b) 42 nci madde kapsamındaki işleri yapanların vergi mükellefi olmayan taşeronlarına yapılan ödemelerden (%15) 
(b) alt bendindeki stopaj tutarı taşeronların nihai vergisi olup, bu tutarın taşeronlara hizmet akdi ile bağlı olan ve muhtasar beyanname ve SSK bildirge yükümlülükleri ana işveren tarafından takip edilen hizmet erbabına yapılan ödemelere ait gelir vergisi stopaj tutarı kadar kısmı ret ve iade edilir. Bu husustaki usül ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”

 

DÖVİZ
MALİ AÇIKLAMALARA ÜYELİK
E-Mail
MALİ TAKVİM