MAKALE & YORUM DETAYI
  • Tarih:  07.12.2010
  • Konu:  Kollektif Şirketler’e ait gayrimenkullerin satışında KDV var mı?
  • Yazar:  Ahmet KUTSAL -   Yeminli Mali Müşavir -   Sorumlu Ortak Baş Denetçi

28.09.2007 tarihli Dünya gazetesinde yayınlanan “Kollektif şirketin gayrimenkul satışında KDV yok” başlıklı Gelirler Kontrolörü Mustafa Tan’a ait makale,  bu makaleye ilişkin olarak kendisine iletilen görüşlerimiz ve bu görüşlerimize istinaden yazarın 08.10.2007 tarihli Dünya Gazetesinde yayınlanan “Gayrimenkul satışında KDV konusuna farklı bir yaklaşım” başlıklı makalesi aşağıda yer almaktadır.

Gelirler Kontrolörü Mustafa TAN - Kollektif şirketin gayrimenkul satışında KDV yok (*)
Değerli okurlar bu yazımızda gayrimenkul satışları ile ilgili olarak Kurumlar Vergisi Kanunu'nda (KVK) ve Katma Değer Vergisi Kanunu'nda (KDVK) yer alan istisna uygulamasındaki bir tereddüde değineceğiz...
Değerli okurlar bu yazımızda gayrimenkul satışları ile ilgili olarak Kurumlar Vergisi Kanunu'nda (KVK) ve Katma Değer Vergisi Kanunu'nda (KDVK) yer alan istisna uygulamasındaki bir tereddüde değineceğiz.
KVK'ya göre kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazların satışından doğan kazançların yüzde 75'lik kısmı kurumlar vergisine tabi değil.
Bizim asıl konumuz bu satışların katma değer vergisi karşısındaki durumu.
Yeni KVK'da yer alan bu istisnanın paralelinde bir düzenleme KDVK'da da mevcut. Ancak iki kanun arasında herhangi bir atıf yoktur. Her iki kanun ayrı metin olarak istisnayı düzenlemiştir.

Kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile gayrimenkullerinin satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimleri, bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık gayrimenkul ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimleri üzerinden KDV hesaplanmıyor.
Gerek KVK gerekse KDVK istisnanın düzenlendiği cümleye kurumların şeklinde başlamaktadır. Yani her iki istisnadan ancak kurumlar faydalanacak.
Kurumlar vergisi mükellefleri kanundaki şartları taşımaları kaydı ile kazancın % 75'lik kısmı için vergi ödemeyecektir. Diğer taraftan bu satış hasılatı üzerinden ayrıca KDV hesaplamayacaklardır.

Kurumların mali yapılarını güçlendirme ve bankaların alacaklarının tahsilini hızlandırma amacını taşıyan bu istisnalardan faydalanmak için bazı şartlar var.
1- İştirak hissesi ve gayrimenkuller kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alacak.
2- Sadece satış yoluyla olan devirler bu istisnadan faydalanacak.
3- İştirak hissesi ve gayrimenkullerin ticaretini yapanlar, bu mevcutları ticaret amacıyla elde tutmamış olacak.
Asıl sorumuz Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenen kolektif şirket, adi komandit şirketlerde böyle bir satış olduğunda KDV hesaplanıp hesaplanmayacağı. Bu iki şirket türünün kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmuyor. Şirketlerin kazancını, ortaklar paylarına göre yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan etmektedir. Dolayısıyla gayrimenkul satışlarındaki kazanç gelir vergisine tabidir.
Fakat bu şirketlerin gayrimenkul satışında elde ettikleri hasılat bizce KDV'ye tabi değil. En azından KDVK'nın 17'nci maddesinin (4-r) bendi bizi bu sonuca götürüyor. Nasıl mı? KDVK'nın 17/4-r maddesine baktığımızda şunu görüyoruz. İstisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen KDV, teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınır.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere bu madde kurumların şeklinde başlıyor. Ama kurumdan kastın ne olduğu tanımlı değil. Kurumlar vergisi mükellefleri de denmiyor. Kurumlar ibaresinin her halukarda kurumlar vergisi mükelleflerini kapsadığı konusunda tartışma yok.

Bendin sonunda ise istisna konusu işlem dolayısıyla yüklenen KDV'nin indirim konusu edilemeyen kısmının gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak indirileceği belirtilmiş.
Bu istisna sadece kurumlar vergisi mükelleflerini kapsasaydı indirilemeyen KDV'nin gelir vergisi için gider olmasından bahsedilmemesi gerekirdi.
Kurum tabiri, ortaklık, mülkiyet gibi köklü bir yapıyı içeren, genellikle devletle ilişkisi olan yapı veya birlik, müessese olarak tanımlanmaktadır.
Sonuç olarak Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenen kollektif şirket, adi komandit şirket gibi ortaklıkların da kurum tabiri içinde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. KDV istisnasından sadece kurumlar vergisi mükelleflerinin faydalanacağı iddia edildiğinde ise indirim konusu edilemeyen KDV'nin gelir vergisi açısından gider kaydının yapılması mümkün değil. Kanun koyucunun bu ifadeyi kurum niteliğinde olan kollektif şirket, adi komandit şirket gibi ortaklıklarında bu istisnadan faydalanacağı gerekçesi ile kullandığı kanaatindeyiz. Aksi halde maddede geçen gelir veya ibaresi bir anlam ifade etmeyecektir.
(*) 28.09.2007 Tarihli Dünya Gazetesinde Yayınlanmıştır.

Bu makaleye ilişkin olarak yazara iletilen görüşlerimiz ;

28.09.2007 tarihli Dünya gazetesinde yayımlanan Kollektif şirketin gayrimenkul satışında KDV yok” başlıklı makalenizde, kollektif şirket ve adi komandit şirketlerin gayrimenkul satışlarında da KDV istisnası uygulanabileceği yönünde bir kanaat açıklamış bulunuyorsunuz. 3065 Sayılı KDV Kanununun 17/4-r maddesinin 3. paragrafındaki “İstisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen KDV, teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınacağı” ifadesinin bu düşüncenizin dayanağı olduğunu belirtmektesiniz.
Makalenizde de belirtildiği üzere 3065 Sayılı KDV Kanununun 17/4-r maddesinin ilk paragrafında “Kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile gayrimenkullerin satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık gayrimenkul ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimlerinin” KDV’den istisna olduğu hüküm altına alınırken, aynı bendin üçüncü paragrafında ise “İstisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen KDV, teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınacağı” belirtilmiştir.
İştirak hisseleri ile gayrimenkul satışlarında KDV istisnası uygulanmasına ilişkin olarak KDV Kanununun 17/4-r maddesindeki düzenleme iki farklı işlem tarif etmektedir. Bunlardan ilki Kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile gayrimenkullerin satışıyla ilgili olup, diğeri ise bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık gayrimenkul ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimleriyle ilgilidir. Bend hükmünde açıkça belirtildiği üzere Kurumların iştirak hisseleri ile gayrimenkul satışlarında KDV istisnası uygulanması için 2 yıl aktifte bulunma şartı aranırken, bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık gayrimenkul ve iştirak hisselerinin bankalara devir ve teslimlerinde KDV istisnası uygulanması için mükellefiyet şekli ve aktifte bulunma süresi gibi bir kısıtlama bulunmamaktadır. Yani bankalara borçlu olan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri ile bunların kefili olan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin borçlarına karşılık gayrimenkul ve iştirak hisselerinin bankalara devir ve teslimlerinde herhangi bir aktifte bulunma süresi şartı aranmaksızın KDV istisnası uygulanabilecektir.
Bu sebeple “Kollektif şirketin gayrimenkul satışında KDV yok” şeklindeki yorumunuza dayanak olarak KDV Kanununun 17/4-r maddesinin üçüncü paragrafındaki gelir vergisi” ifadesinin alınması hatalı bir yoruma yol açmıştır. Yukarıda da belirtildiği üzere bu ifadenin sadece “bankalara borçlu olan ve bunların kefili olanların gayrimenkul ve iştirak hisselerinin devir ve teslimleriyle” ilgili olduğunun değerlendirmenizde dikkate alınması gerekirdi.
Makalenizin yazılı basın ve internet ortamında bir çok mükellefe ulaştığı göz önünde bulundurularak, bu hususun tekrar değerlendirilmesi ve hatalı bir işleme mahal verilmemesi için bir düzeltme yapılması yararlı olacaktır.

Yazara iletilen görüşlerimize istinaden yazarın 08.10.2007 tarihli Dünya Gazetesinde yayınlanan “Gayrimenkul satışında KDV konusuna farklı bir yaklaşım” başlıklı makalesi

Gelirler Kontrolörü Mustafa TAN - Gayrimenkul satışında KDV konusuna farklı bir yaklaşım (*)
Değerli okurlar, vergi kanunları her zaman açık hükümler içermiyor ve bazı maddelerle ilgili yoruma ihtiyaç duyuluyor. Kanunlar yeterince anlaşılır olsa idi zaten bu yorum farklılıkları ve ihtilaflar hiç yaşanmazdı...
28.09.2007 tarihli DüNYA Gazetesi'nde yayımlanan Kolektif şirketin gayrimenkul satışında KDV yok başlıklı makalemiz ile ilgili olarak bize ulaşan bir görüşü sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Yazımızda, kolektif şirket ve adi komandit şirketlerin gayrimenkul satışlarında KDVK'daki şartları taşımaları kaydı ile KDV istisnasının geçerli olacağı yönündeki görüşümüzü aktardık. Maddenin başında geçen kurum ibaresinden kurumlar vergisi mükelleflerinin anlaşılması gerektiğine dair bir belirleme olmadığını belirtmiştik. Bunun yanında, istisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen KDV, teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınacağı ifadesindeki gelir veya ibaresinin bu istisnadan bu tür kurumların da faydalanacağı amacı ile getirildiği kanaatini taşıdığımızı belirttik.
Konuyla ilgili olarak bize ulaşan bir görüşü de sizlerin tartışmasına açmak istiyoruz. Konu hakkındaki karşı görüşlerin de bilinmesinin ve bu konunun tartışmaya açılmasının faydalı olacağı kanaatini taşıyoruz.
KDVK'nın 17/4-r maddesinde Kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile gayrimenkullerin satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık gayrimenkul ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimlerinin KDV'den istisna olduğu hüküm altına alınmıştır.
Bu bentte iki ayrı teslimden bahsedilmektedir. Bunlardan ilki kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile gayrimenkullerin satış yolu ile devridir. Diğeri ise bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık gayrimenkul ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimleridir.
Karşı yorumda, bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık gayrimenkul ve iştirak hisselerinin bankalara devrinde aktifte bulunma şartı ile mükellefiyet şeklinin bir önemi olmadığı ifade edilmektedir. Dolayısıyla bendin sonunda yer alan gelir veya ibaresinin buradaki borçlu mükellefleri kapsadığı görüşü savunulmaktadır.
özetle, bankalara borçlu olan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri ile bunların kefili olan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin borçlarına karşılık gayrimenkul ve iştirak hisselerinin bankalara devir ve teslimlerinde herhangi bir aktifte bulunma süresi şartı aranmaksızın KDV istisnası uygulanabilecektir denmektedir.

Gayrimenkul ve iştirak hisselerinin satışında geçerli olan bu istisna 5281 sayılı kanun ile geçici olmaktan çıkartılarak kalıcı hale getirilmiştir. Daha önce KDV Kanunu'nun geçici 10'uncu maddesinde yer alan bu istisna mülga 5422 sayılı KVK'ya doğrudan atıf yapılmak sureti ile düzenlenmişti. Ancak 5281 sayılı kanun, mülga 5422 sayılı KVK ile KDVK arasındaki bu bağı koparmıştır. Her iki istisna ayrı metinler olarak kanunlarda yerini almıştır. Şu anda da 5520 sayılı KVK ile 3065 sayılı KDVK hükümleri benzer ifadeler taşısa da aralarında bir atıf bulunmamaktadır. Dolayısıyla her iki istisnayı yorumlarken iki Kanunu birbirinden bağımsız olarak ele almak gerektiğini düşünüyoruz.
Burada, ikinci kısımdaki devirde de kurum şartının geçerli olup olmayacağı hususu tartışılabilir. Kurumların ibaresinin bankalara borçlu olanları veya kefillerini de kapsayabileceği yönünde görüş ileri sürülebilir. çünkü bankalara borçlu olanlardan ve kefillerinden kasdın ne olduğu da tanımlı değildir.

Bu istisnanın 5520 sayılı kanundaki benzeri 5/1-f bendidir. Bent metninde de kurumlar ve kefilleri ibaresi kullanılmaktadır. Gerekçede geçen ifade ise Buna göre banka borçları nedeniyle takibe alınmış veya TMSF'ye borçlu durumda olan kurumlar ile bunların kurum olan kefillerinin... şeklindedir. Mülga 5422 sayılı KVK'nın 8/12'nci maddesinde ise Bankalara borçlu durumda olanlar ile bunların kefillerinin denmektedir. Düzenlemenin yapıldığı 5281 sayılı kanunun 31'inci maddesinin gerekçesinde ise bu borçlulardan ve kefillerden kastın kurumlar olduğu anlaşılmaktadır. öyleyse, KVK hükümlerine göre KDV istisnasını yorumlayacak olursak, borçlu olanlar ve kefiller için de bizce kurum şartını aramak durumundayız.
Sonuç itibarıyla konu ile ilgili görüşümüzü sizlerle paylaştık. Görüşümüzün aksi yönde bize ulaşan ve bizce de haklı gerekçe içeren bir görüşü sizlerle paylaşmak istedik. Sonuçta kanun maddeleri tek olsa bile yorumlar birden fazla olabilmektedir. özellikle de iki taraf vergici ise.
(*) 08.10.2007 Tarihli Dünya Gazetesinde Yayınlanmıştır.
DÖVİZ
MALİ AÇIKLAMALARA ÜYELİK
E-Mail
MALİ TAKVİM